CAMİ MİNARELERİNDEKİ ÇAN SESLERİ
04/12/2025 12:52 | Son Güncelleme : 04/12/2025 14:16
| Müslüm OKATAN
Tarih, toplumların ortak hafızasıdır. Tarihimizi bilmemiz, geçmişimizden ders almamız ve gerçekleşen olayları iyi analiz etmemiz açısından son derece kıymetlidir.
Özellikle küreselleşen dünyada; küresel güçlerin kirli emellerine karşı, tarih bilgi ve bilinci paha biçilemez bir değerdir.
Mustafa Kemal(ATATÜRK)’in, papanın Türkiye’yi ziyaret etmesine izin vermemesine rağmen; Akp Hükümeti’nin Papa 14. Leo’yu, külliyede Peygamberimiz Hz. Muhammed(SAV.)‘e, hicret sonrası Medine’ye girişiyle ithaf edilen ilahiyle karşılamaları akıllarda soru işaretleri bıraktı.
Atamız, Türkiye’yi dış güçlerin vesayetinden korumak ve yabancı dini otoritelere teslim etmemek için, bu konuya hassasiyetle eğilmiş; Nutuk’un daha ilk başlarında şu ifadelere yer vererek azınlıkların yıkıcı faaliyetlerine değinmiştir:
Memleketin her tarafında Hristiyan azınlıklar gizli veya açıktan açığa kendi hususi emel ve maksatlarının temini için, devletin bir an evvel çökmesi için yoğun çaba sarf ediyorlar.
İstanbul Rum Patrikhanesi’nde kurulan Mavri Mira Heyeti vilayetler dâhilinde çeteler teşkil ve idare etmek, mitingler ve propagandalar yaptırmakla meşgul.
Yunan Kızılhaçı ve Resmi Muhacirler Komisyonu, Mavri Mira Heyeti’nin faaliyetlerine hizmet ediyor.
Mevri Mira Heyeti tarafından idare olunan Rum okullarının izci teşkilȃtları, yirmi yaşından yukarı gençler de dâhil olmak üzere her yerde ikmal olunuyor.
Ermeni Patriği Zaven Efendi de, Mavri Mira Heyeti’yle hem fikir olarak çalışıyor.
Atamızın bu ifadeleriyle milli mücadele döneminde patrikhanenin son derece düşmanca bir tavır takındığını ve ülkemizin işgal edilmesinde öncü vazife üstlendiğini anlıyoruz.
Peki, durum buyken AKP Hükümeti papayı neden Türkiye’ye davet etti dersiniz? Bu sorunun cevabı için geçmişe gitmemiz gerekiyor.
Türkiye, yine seçim öncesi bir dönemdeydi. 2.Dünya Savaşı’nda sonra, Amerikan yardımını yeni almaya başlayan Türkiye, ABD’nin isteği doğrultusunda Athenagaros ‘u patrik seçmişti.
Papaz Athenagaros, ABD Başkanı Truman’ın özel uçağı ile Türkiye’ye getirilip Fener Patriği yapılmıştı. 1950 seçimi öncesinde ‘’Heybeliada Ruhban Okulu’nun’’ yüksekokul yapılması sözünü veren DP, Amerika’nın desteğini alarak seçimi kazanmıştı.
ABD Başkanı D. Trump’un, ruhban okulunun açılmasını istemesi ve DP’nin izlerini takip eden AKP’li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın,
‘’Heybeliada (ruhban) Okulu ile ilgili üzerimize ne düşerse, biz onu zaten yapmaya hazırız!’’ söylemi ve iki ay sonra papanın Türkiye’ye gelmesi tesadüf olmasa gerek.
ABD, Doğu Avrupa ve Balkanlardaki Ortodoks halklarını etkisi altına almak için, Fener Patrikhanesini kullanıyor. Bu yüzden Fener Rum Patrikhanesi’ne ‘’Ekümenik (Ortodoksların tüm dünyadaki merkezi)’’sıfatının verilmesini istiyor.
Anayasamızın, Laiklik ilkesine ve Lozan Antlaşması’na aykırı olmasına rağmen; Papa 14.Leo ve Papaz Bartholemeos’un ortak beyanname imzalaması,
Yine, İsviçre’de uluslararası bir toplantıda Türk vatandaşı olan Barthelemos ‘un, önünde ekümenik patrik yazması ve bir devlet başkanı statüsü kimliğiyle toplantıya katılması ya da imza atması neyin nesidir? Devlet içinde devlet olmaz! Yetkililer bu duruma neden müdahale etmedi dersiniz?
ABD’nin ve Avrupa Birliği’nin ekümeniklik söylemlerinin yeni olmadığını, bu konuyu uluslararası kamuoyuna kabul ettirmek adına uzun yıllardır çalışma içerisinde olduklarını söyleyebiliriz.
Türkiye’nin, AB’ye girmesi için şart koşulan, Türkiye İlerleme Raporlarında AB’nin bu konudaki baskısını görebiliyoruz. Örnek vermek gerekirse;
2006 AB Türkiye İlerleme Raporu
-‘’Ekümenik Patriğin bu sıfatı kamusal alanda kullanması yasaktır. Bunun önündeki engeller kaldırılmalıdır.’’
2025 AB Türkiye İlerleme RaporuVenedik Komisyonunun, Rum Ortodoks Ekümenik Patriği’nin ‘’Ekümenik’’ unvanını kullanmasına izin verilmesi yönündeki tavsiyesi, tutarlı bir şekilde uygulanmamıştır.
Venedik Komisyonu’nun gayrimüslim dinlere hukuki statü verilmesi yönündeki tavsiyeleri henüz uygulanmamıştır.
1971’den beri kapalı durumda olan Heybeliada Rum Ortodoks Ruhban Okulunun yeniden açılması konusunda adım atılmamıştır.
Raporda, din ve inanç özgürlüğü adı altında yukarıdaki söylemlere yer verilmiştir.
Tarih bize gösteriyor ki, taviz tavizi doğuruyor. 2016’da Rahip Brunson için; ‘bu fakir bu görevde olduğu sürece o teröristi bizden alamazsınız’ diyen Sn. Erdoğan’a sormak lazım.
Terör örgütü adına suç işlemek ve casusluk suçlamalarıyla yargılanan, terör örgütüne bilerek ve isteyerek yardım etmek suçundan ceza alan Rahip Brunson şimdi nerede?
‘Eğer benim emir komuta merkezim bana papaz elbisesi giyeceksin diyorsa, papaz elbisesini giyer; bu şekilde gider, görevimi yaparım’ diyen bir cumhurbaşkanı sizce Türk Milletinin menfaatlerini koruyabilir mi?
Mesela; Türkiye Cumhuriyet’i Hükümeti ile Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin yeni hükümeti arasındaki anlaşmazlığı fırsata çeviren Güney Kıbrıs Rum Yönetimi, Lübnan ile Deniz Yetki Anlaşması imzalamıştır.
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ise bu anlaşmayı sadece şifahen kınamış; garantör devlet olmamıza rağmen, bizim ve KKTC’nin ulusal haklarına sahip çıkmamıştır.
Maalesef, Türkiye ile imzalanan anlaşmalar Türk Milletinin değil, haçlı zihninin menfaatinedir. Örneğin; Cumhurbaşkanlığı Kararı ile ABD menşeili bazı ürünlere uygulanan ek gümrük vergilerinin kaldırılması, ABD den Rus gazına alternatif olarak daha pahalı olan LNG(sıvılaştırılmış doğalgaz) alınması gibi.
Sırf meşruiyet kazanmak ve koltuklarında kalmak için, Türk Milletinin menfaatlerini ve bağımsızlığını hiçe sayanlar; Aziz Milletimizi temsil etmekten ne kadar uzak olduklarını bir kez daha kanıtladılar. Çözülmesi gereken yüzlerce sorun varken, papa nasıl büyük bir ihtişamla karşılanır onun derdine düştüler.
Atatürk, Türk Milleti’nin başka ülkelerin emelleri ve siyaseti üzerinden asla hareket etmeyeceğini tüm dünyaya göstermiştir. Bugün ise tek taraflı verilen tavizler ile Türkiye yok edilmek isteniyor.
Ülkenin yönetim koltuğunda oturanlar devleti; yabancı, sözde dini otoritelere teslim etmek istiyorlar. Biz hangi savaşı kaybettik de birilerinin bu tavrını kabul ediyoruz? Bütün bu imtiyazlar neyin nesidir? Millet olarak bu soruları sormak hem görevimiz, hem de hakkımızdır.
Türkiye, Katoliklerin ve Ortodoksların; diğer bir şekilde söyleyecek olursak ABD’nin, siyasi hesaplarının görüleceği bir yer değildir!
Türkiye Cumhuriyeti Devleti, hiçbir şahsın veya devletin maşası olamaz!
Türk Milleti, birlik ve beraberlikten asla ayrılmamalı; inancını ve umudunu asla kaybetmemelidir.
