Aileleriyle Gidenler: Sessiz Bir Göçün Ayak Sesleri
25/11/2025 07:19 | Son Güncelleme : 25/11/2025 11:35
| Müslüm OKATAN
Son yıllarda ülkemizde “beyin göçü” kavramı o kadar sık kullanılır oldu ki artık neredeyse hayatımızın doğal bir parçası hâline geldi. Doktorların, öğretmenlerin, mühendislerin, gençlerin yurt dışına gitmesini konuşmaya alıştık. Kimileri daha iyi çalışma şartları, kimileri daha yüksek gelir, kimileri de sadece nefes alabilecekleri bir yaşam umuduyla göç ediyor. Fakat son dönemde fark ettim ki tablo değişiyor:
Artık sadece uzmanlar veya gençler değil, aileler gidiyor. Hem de hiç beklenmeyen kesimler.
Çevremde gördüğüm örneklerin sayısı her geçen gün artıyor. Tır şoförleri, ağır vasıta operatörleri, vasıflı ya da vasıfsız pek çok çalışan… Yıllarca bu ülkenin yollarını aşındırmış, alın teri dökmüş insanlar şimdi ailelerini de alıp Avrupa’nın çeşitli ülkelerine gitmek için yollar arıyor. Kimisi tır şoförlüğünden, kimisi depo işlerinden, kimisi fabrika işçilerinden umutlu. Birçoğu “bir yerlere tutunuruz” düşüncesinin peşinde.
Peki neden?
Cevabı aslında hepimizin bildiği bir hakikat: Ekonomi.
İnsanlar artık yarını göremiyor. Bugün kazandığıyla yarın ne alabileceğini bilmiyor. Bir markete girdiğinde aldığı ürünün fiyatının üç gün sonra aynı kalacağından emin değil. Kira, fatura, eğitim, gıda… Hayatın en temel kalemleri bile insanların omuzlarına taşınması güç bir yük bindiğini hissettiriyor.
Eskiden “giden gider, kalan sağlar bizimdir” denirdi. Şimdi giden sadece kendini değil, ailesini, çocuklarını, hayallerini de yanında götürüyor. Çünkü kimse çocuğunun geleceğini kumara bırakmak istemiyor.
Bu durum beni gerçekten düşündürüyor. Çünkü bir ülkenin en kıymetli varlığı insanıdır. O insan umutluysa ülke de umutludur. Ama umut kayboluyorsa, insanlar yaşadıkları topraklara sırtını dönüyorsa, orada bir şeyler yanlış gidiyor demektir.
Cennet gibi bir ülkemiz varken, dört mevsimiyle, topraklarının bereketiyle, kültürünün zenginliğiyle böylesine güzel bir coğrafyadayken… İnsanların çözümü hâlâ başka ülkelerde araması bizi sorgulamaya zorlamalı.
Bu gidiş nereye varır bilmiyorum. Belki geçici bir dönemdir, belki derinleşen bir yara… Belki zamanla geri dönenler olur, belki de gidenlerin sayısı her geçen gün artar. Ama bir gerçek var ki artık kimse “nasılsa kimse gitmez” diyemiyor. Çünkü gidiyorlar. Hem de hiç gitmez dediğimiz insanlar bile.
Belki bu yazı bir çağrı olur. Belki bir farkındalık yaratır. Belki birileri duyar, bir şeyler değişir.
Ama şunu unutmamak gerekiyor:
Bir ülke sadece toprağıyla değil, insanıyla vatandır.
İnsan gidiyorsa, bir şeyler eksiliyor demektir.
