Akran Zorbalığı: Bir Çocuğun Sessiz Çığlığı
26/12/2025 09:06 | Son Güncelleme : 28/12/2025 12:18
| Müslüm OKATAN
Akran zorbalığı yalnızca bireysel bir sorun değildir. O, çocuğun içinde büyüdüğü çevrenin, gördüğü muamelenin ve maruz kaldığı duygusal eksikliğin bir yansımasıdır. Çoğu zaman “zorba” etiketiyle kenara itilen çocuklar, aslında görülmeyen, duyulmayan ve yeterince sevilmeyen çocuklardır.
Yeterli sevgi ve ilgi görmeyen, ihmal edilen ya da evde ve çevrede şiddete tanık olan bir çocuk için şiddet, zamanla normal bir iletişim biçimine dönüşebilir. Çünkü çocuk, gördüğünü öğrenir. Sevgiyle konuşulmayan bir evde büyüyen çocuk, kendini anlatmanın yolunu bağırarak, iterek ya da inciterek arayabilir.
Zorbalık yapan çocuğu yalnızca “kötü” olarak tanımlamak, sorunu yüzeyde bırakmaktan başka bir işe yaramaz. Çünkü hiçbir çocuk durduk yere başka bir çocuğa zarar vermek istemez. Akran zorbalığı, çoğu zaman çocuğun iç dünyasında çözülmemiş duyguların, bastırılmış öfkenin ve görülme ihtiyacının dışa vurumudur.
“Fark edilmiyorum” diyen bir çocuğun sessiz çığlığıdır bazen zorbalık. Dikkat çekmenin, kendini kanıtlamanın, var olduğunu hissettirmenin yanlış bir yoludur. Sevgisizlikle büyüyen bir çocuk, gücü başkasını incitmekte arayabilir. Bu, gücün değil; eksikliğin işaretidir.
Bugün bir lakap, alaycı bir bakış, dışlama ya da fiziksel bir tehdit… Bunların her biri bir çocuğun kalbinde derin yaralar açabilir. Bu yaralar büyüdükçe, hem zorbalığa uğrayanı hem de zorbalık yapanı sessizce tüketir.
Unutmamalıyız: Zorba çocuk bir tehlike değil, bir işarettir. Anlaşılmak, yönlendirilmek ve iyileştirilmek ister. Çözüm, cezalandırmakta değil; anlamakta başlar. Dinlemek, nedenini görmek ve doğru rehberlikle çocuğu iyileştirmek, akran zorbalığıyla mücadelenin en güçlü adımıdır.
Çünkü bir çocuğu kurtarmak, aslında geleceği kurtarmaktır.
